Yukarıdaki fotograf bizim balkondan gördüğümüz manzara. Evet bizim evimizin arka tarafında da bir creek var. Üzeri ördeklerle dolu kenarları da böğürtlen... Akşamları Nehir ve Tan ile kısa yürüyüş yapıp böğürtlen topluyoruz. Geçenlerde yoldan geçen ve sonradan postacı olduğunu öğrendiğimiz bir bey " Are these ready?" diye sordu. Yani "olgunlaşmışlar mı" diye. Biz de kendisine topladıklarımızdan ikram ettik:) ve adam bize her akşam bu yoldan geçtiğini, böğürtlenleri çok sevdiğini, olgunlaşmalarını dörtgözle beklediğini söyledi. Nehir her söylediğini bana tercüme ettirdi ve sonunda "Anne çok seviyorsa neden toplayıp yememiş, biz vermesek bilemeyecek miydi tadını?" diye haklı bir soru sordu. :)
15 yıl önce bir süre yaşadığım New York ile karşılaştırdığımda, burası daha küçük bir şehir, daha sakin, daha "yavaş" ama insanlar daha içten, daha samimi daha arkadaş canlısı.
Mesela durakta Max beklerken diğer bekleyenlerle derin bir sohbete dalmak hiç de uzun zaman almıyor. Restoranda yemek yerken, mağazada alışiveriş yaparken birisi fikrini soruveriyor ya da alışveriş sepetinde gördükleri bir ürünü daha ucuza başka bir yerden almışlarsa hemen uyarıveriyorlar. Yaklaşık 1,5 aydır burdayız ve yukarıda yazdığım durumlarla birden çok kez karşılaştık. Insanlar diğerleri ile iletişim kurmaktan kaçınmıyorlar, hemen gülümseyip sohbet etmeye çalışıyorlar. Evet sanırım burada insanlar daha sahici:)
Bir kaç gün önce Whole Food adlı markette alışveriş yaparken marketin ilan tahtasında müşterilerin öneri ve şikayetlerini yazıp astıklarını gördüm. Biraz göz gezdirdim. Bir kişi market çalışanlarının hiç saygılı olmadığını yazmış. "Alışveriş yaparken hiç bir görevli gelip yardım edebilir miyim demiyor, karşılaştıklarım da selam vermedi, nasılsınız demedi, saygı nerede?" diye dert yanmış. Alış veriş yaptığım hemen tüm market ve mağazalarda karşılaştığım bütün kasiyer ve satış danışmanlarının " Is everthing going well today/ so far?" ( Her şey yolunda mı? diye çevirebiliriz ama içinde yardıma ihtiyacınız var mı anlamı da barındırıyor) diye yardım önermeleri çok olağan bir hal ki ! şaşırdım.
Portland sokakları fiziksel engeli olan insanları düşünülerek dizayn edilmiş. Yaya kaldırımları yaklaşık 1 m2'lik bloklar halinde beton kalıplarla yapılmış. Yani zemin düz, tekerlekli sandalyelerin ilerlemesine engel olabilecek aralıklar cok az ve kesinlikle engel degil. Bu en küçük sokaktan en geniş caddeye kadar her yer için geçerli. " Burası kıyıda bir sokak buraya engelli nereden gelecek" dememişler çıkmaz sokaklara kadar her yerde kaldırımlar engellilere göre düzenlenemiş. Sokakta, Max de, Otobüslerde,AVM lerde sıklıkla engelli insanlarla karşılaşmamızın nedeni sanirim "sokaklarin engelli" olmamasi.
Dikkatimi çeken başka bir durum da trafiğin yoğun olmadığı, sakin mahalle aralarında çocuklar evlerinin önünde oynarken " dikkat çocuklar oynuyor" yazan tabelaları yollara koyuyorlar. Aşağıdaki fotoğrafı çocukların okulu Orenco Elementary School'a gittiğimiz ilk gün çekmiştim. Çocukları oynayan ailenin fikri zannetmiştim ve bana çok yaratıcı bir fikir gibi gelmişti.
Sonra sürücü ehliyeti almak için " sürücü el kitabına" gözgezdirirken bunun bir zorunluluk olduğunu, kanunla düzenlendiğini anladım. İç geçirdim.... Daha sonra bu tabelalrın AVM lerde satıldığını gördüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız için çok teşekkür edrim