Bundan yaklasik 7 yil once buna benzer bir Ingiltere - Cambridge maceramiz var bizim. Tan 3,5 yasindaydi, Kemal yine benzer bir proje icin Cambridge gitmisti 6 ay icin. Ben ve Tan 1 ay ara ile 2 ayı orada geçirmiştik. Yüz yıl önce inşa edilmiş küçücük sevimli ve her ihtiyacımızı gören bir evde kalmıştık. Tabi İngiltere de araba sürmeyi aklımızdan bile geçirmedik. malum trafik diğer yönden akıyor. Zaten kısa da kalaağımızdan toplu taşıma kullandık, ama ne hallerde..:)
Cambridge de toplu taşıma otobüslerle yapılıyordu ve evimiz duraklara yaklaşık 600-700 metre kadar uzaktı. Günlük market vs alışverişini sırt çantası ile taşımaya alışmıştım ama bazen Tan otobüste uyuya kalıyordu. Kucağımda Tan, sırtımda çanta eve kadar gitmek bayağı maceralı oluyordu hele bir de Tan ın yanından ayırmak istemediği bisikleti varsa... Çoğu zaman bisikleti otobüsten indiğimiz yerde, yol kenarına çimenlerin arasına bırakıveriyorduk, eve gidince Kemal'e telefon edip gelirken duraktan Tan'ın bisikletini almasını söylüyorduk o da alıp getiriyordu. İlginç bir yer Cambridge. Dünyaya yön veren bilim insanlarını yetiştiren üniversite o şehirde, çok kalabalık olması lazım ama görünmüyordu o öğrenciler, sakin, yavaş, dingin... şehir. Hiç bir şeyin yeri değişmiyordu şehirde. Bir keresinde Tan yolda yürürken bir yandan da elindeki su şişesini atıp tutuyordu, fazla atmış olmalı ki dikenlerin arasında kaldı alamadık. Yoldan her geçişimizde utandık onu oraya biz attık diye ve döndük Adana ya. 2. kez Cambridge gittiğimizde aradan 1 ay geçmiş olmasına rağmen o şişe hala orada duruyordu ve benim utancım bir kat daha arttı. ne yapıp edip aldım o şişeyi .....
Neyse Tan'ın Cambridge günlerinden bir fotograf ile kapatayım bu konuyu
Gelelim Buradaki Araba Sevdamıza
Aslında o kadar da gerekli değil gibi geldi bana önce, "Ne güzel Max ile her yere gidiyoruz işte" dedim. Ama "Özellikle haftasonları çevreyi gezmek için araba şart" dedi Kemal. Daha sonra ben de market alışverişini taşırken fikrimi değiştirdim.:)
Araba almak o kadar kolay değil tabi, bana kalsa hemen ilk baktığımız Ford Escape' i alırdım ama Kemal beni bir kez daha şaşırtarak çok ince eleyip sık dokudu bu sefer.
Önce leasing yapalım dedik, en az 2 yıl süre ile leasing sözleşmesi yapıyorlarmış olmadı.
Yeni yani sıfır Km araba almak da hiç ama hiç mantıklı olmayacağından 2. el araba bakmaya başladık. Ama ne bakmak...
Bir yandan Tan önünde bilgisayar bütün galerileri taraıyor, bir yandan Kemal etraftan, iş arkadaşlarından bilgi topluyor, bir yandan da Nehir ve ben model beğeniyoruz.
Ortak fikrimiz, SUV dedikleri tipte (jip ile otomobil arası boyutlarda) mümkünse Türkiye de süremeyeceğimiz yani Türkiye de olmayan bir model ve bütçemizi aşmayacak fiyatta , mesela Nissan Pathfinder, Toyota Highlander, Ford Escape, Honda Pilot...
Bütün galerileri belirledik. Beaverton ve Hillsboro da gitmediğimiz galeri kalmadı. Toyota, Ford, Honda hepsine bir kaç kez gittik. Her seferinde bize bir araba önerdiler çoğunu beğenmedik. Bu arada Tan sürekli " Mustang" alalım diye baskı yapmaya başladı. her gittiğimiz yerde belirleriğimiz fiyata yakın Mustang leri bulup " buna hayır diyemezseniz" diyerek ajitasyon yapmayı sürdürdü.
Sanırım Hillsboro ve Beavarton Toyota, Honda bayiileri biz artık ezberlediler. O kadar çok haşır neşir olduk ki mesela en sonunda bize araba satmayı başaran Ron'ın Nehir yaşında bir kızı olduğunu, ama hiç kız çocuk gibi olmadığını, pembe renkten nefret ettiği, genellikle erkek çocuklarala arkadaşlık ettiğini, babasına trafik ışıklarında "Kırmızı da dur, sarıda daha hızlı sür, yeşilde durma geç " dediğini biliyoruz.
Diğer satış danışmanı Jeff'in de 1 yaşında kızı olduğunu, Jeff'in kızkardeşinin düğününde ' Flower Girl' olduğunu biliyoruz.
Sonuç olarak bu kadar uğraşmaya değdi mi derseniz.... değdi.
Aşağıdaki Toyota Highlander'ı aldık.
Ve ben otomotik araç kullanmanın araba sürmeyi ne kadar da keyifli hale getirdiğini anlayıverdim.
bakalım dönüşte ne olacak
Araba alana kadar ehliyetlerimiz hazır olsun dedik ve ehliyet almak için Hilssboro DMV nin yolunu tuttuk.Türkiye de kullandığımız ehliyetimiz elbette geçerli ama burada uzun süre yaşayacaksan ve bir adresin de varsa yani evin varsa Oregon da geçerli ehliyetin olmak zorunda. Bu sadece bizim gibi yabancılar için değil başka bir eyaletten Oregon ataşınan ABD vatandaşları için de bir zorunluluk.
Önce teorik bilgilerini ölçmek için test sınava giriliyor sonra da sürüş testine çıkılıyor.
Test sınavını ilk girişimde geçtim. Ne var bunda, kaç yıllık şöförsün demeyin. Kemal geçemedi...:) 2. girişinde geçti.
Sonra da sürüş sınavı için tarih verdiler, burası yavaş bir eyalet tam 3 hafta sonraya..... ve 13 Ağustos ta girdik sınava, bu sefer ikimiz de geçtik ancak Kemal 'in ehlieti geldi posta ile benimki hala yok...
bakalım ne zaman....