Biz de yerleşik bir kanı vardır ya.. ABD de ilköğretim hafiftir, çok kolaydır, çocuklara renkleri bile 1. sınıfta öğretirler vs...
Doğruluk payı var mı? Renkleri 1. sınıfta öğretmiyorlar ama evet doğru galiba...
Peki bu yanlış bir durum mu? Hiç sanmıyorum!!!
Orenco nun şöyle bir anlayışı var.
Okulda yapılan her iş, her ders, her oyun, her davranış için 4 tane özellik gözetilerek değerlendirme yapılıyor.
1. Be safe
2. Be respectful
3. Be responsible
4. Have fun
Yani bütün davranışlar
Güvenli
Saygılı
Sorumlu
Eğlenceli
olmalı..
Tan dan öğrendiğime göre , okulun ilk açıldığı hafta her öğlen tenefüsünde çocukları bahçede otutturup yukardaki özelliklere göre nasıl davranacaklarını hergün farklı ve eğlenceli şekilde çocuklara anlatmışlar. Nehir hiç İngilizce bilmiyordu ama mesela okul bahçesinin sınırları dışına çıkmaması gerektiğini anlamış, monkey bar da oynarken güvenli hareket etmesi gerektiğini, kimseye çarpmaması gerektiğini, koşmak isterse sadece çimlerde koşması gerektiğini, beton zeminlerde asla koşmaması gerektiğini anlamış...
Bizi aile olarak tanıyanlar bilir, bizim için en önemli şey " güvenlik". Okulun dikkat ettiği ilk şey güvelik olunca derin bir nefes aldık. Mesela çocuklar okulun koridorlarında ne kadar hızla koşarsa koşsunlar kayıp düşmeleri mümkün değil, kaymayan bir malzeme ile kaplanmış.
Çocuklar içinse " have fun" yani "eğlenmek" o kadar motive edici oluyor ki... Çocuk ne yaparsa yapsın eğleneceğini düşünüyor. Tabi bizim çocuklar için ayrıca şaşırtıcı bir durum çünkü okulda eğlenmek diye bir kavram yok akıllarında. Aslında daha önceki okullarında eğlendiler de ama sanırım "eğlemek" tek başına bir amaç olarak konulmadı hiç önlerine...
Bizim çocuklar okuldan eve geliyorlar ve
"Anne keşke gelmeseydik, biraz daha kalsaydık, daha akşam olmamış" diyorlar.
Kulaklarıma inanamıyorum. Çocuklar okulda eğleniyor ve eve mümkün olduğu kadar geç gelmek istiyorlar.
Nehir, daha 1. sınıfta, elleri parmakları yazmaktan, alıştırma yapmaktan yorulmuyor, sayfalarca eee, sss, mmm yazmıyor. Ama okulda ne öğretilmişse öğreniyor. Biliyorum çünkü her Perşembe okuma dersinde sınıflarına gidip öğretmenlerine yardım ediyorum.
İlk gittiğimde " Aman Allah'ım bu kargaşada Nehir nasıl okuma yazma öğrenecek?" dedim kendi kendime. Sınıfın kapısı açık, çocuklar tek tek sıralara değil de masalarda oturuyorlar ve sınıfta 6 tane masa var. Toplam32 öğrenci...
1 sınıf öğretmeni Mrs Cole var bir de yardımcı öğretmenler var, onlar sadece okuma derslerinde sınıfa katılıyorlarmış. 3 masada birer tane öğretmen oturup masadaki 6 şar çocuğa okuma yazma öğretiyorlar. Diğer 3 masadaki çocuklar bu arada kendilerine verilen okuma sayfalarını okumaya çalışıyorlar. Biz gönüllü anneler de onların sessiz kalmalarını ve okumalarını sağlamaya çalışıyoruz. 20 dakika sonra çocuklar masaları değiştiriyorlar. yani öğretmenler küçük gruplar şeklinde okuma yazma öğretiyor. Tahta başına geçip bütün sınıfa birden öğretmiyorlar.
Tahtaya baktım, dopdolu ama yazı ile değil, bir yerine hafta boyunca çalıştıkları kelimeler yazılmış, bir köşesine o gün çalışacakları kitabın sayfa numaraları yazılmış, bir yerine bir resim asılmış, sınıfın herköşesi başka bir alet edevatla dolu, sanki ortalık karman çorman...
Yalnız ilginç olan ortalık çok karışık görünüyor ama hiç gürültü yok. Çocuklar kendilerine ne denirse onu yapıyorlar işi biten gidip herhangi bir köşedeki oyuncakla oynuyor ama yüksek ses yok. Oyuncak mesela şöyle bir şey: sınıfın bir köşesine metal bir sandık koyulmuş içi mıknatıslı harflerle dolu, dışına da bir harfi eksik bırakılmış 3 harfli kelimeler yazılmış, çocuklara git orda bu kelimeleri çalış denmiyor ama gidip otomotik olarak o gün çalıştıkları kelimeleri mıknatıslı harflerle yazmaya çalışıyor, eksik harfleri tamamlamaya çalışıyorlar.
Çocuklara günlük ödev veriliyor, hepsi Pazartesi günü bir dosyaya konulup Cuma ya kadar tamamlanmak ve tekrar edilmek üzere eve gönderiliyor. Günlük ödev yapma süresi dosyada 20 dakika yazıyor ama Ms Cole "Ben olsam 15 dakikadan fazla ödev yaptırmam çocuğuma, 15 dakika yeter" diyor.
Yani sayfalarca eeee, sayfalarca mmm, sayfalarca ssssss yazmak yok. Zaten yazı yazmak da yok, şimdilik hiç "yazın, yaz" demiyor, sadece "kopyala" diyorlar. Yani çocuk kelime yazıyor, cümle yazıyor ama yazı yazmıyor henüz, gördüğünü kopyalıyor.
İlk günler " Yahu bu çocuk harfleri doğru yazmayı nasıl öğrenecek böyle" diye kaygılanmaktan kendimi alamadım ama şimdi bakıyorum mesela "m", "s" , "e" harflerini nasıl yazacağını öğrenmiş Nehir.
Ben her zaman olduğu gibi kaygılanmaktan kendimi alamıyorum. "Bu çocuk okuma yazma öğreniyor ama İngilizce bilmediği için ne yazdığını, ne okuduğunu henüz bilemiyor ne olacak" diye kendi kendimi yer bitiriken Kemal "Öğretmenler, ESL öğretmenleri 'Biz yabancı öğrenciye alışığız, onlara hem dersleri hem de İngilizceyi öğretme konusunda deneyimliyiz, öğrenecekler, ve biz de onlara yardım edeceğiz merak etmeyin' diyorlar, biz de çocuklarımıza destek olacağız, sakin ol" diyor.
Tan ise her gün 20 dakika okumak ve okuduğunu kayıt etmek ve de günlük verilen en fazla 4 matematik 2 fen sorusunu cevaplamaktan oluşan ödevi görünce çok şaşırıyor... Bu böyle devam edecek mi diye sorup duruyor biz de "Oğlum seneye burda olmayacağız, sen yine de çok rahata alışma" diyoruz ama sanırım döndüğümüzde epeyce zorlanacağız hep beraber...
Bana herşey çok yavaş ilerliyor gibi gelse de Karadenizli genlerimi hatırlayıp gülümsüyorum. Tezcanlı olmak her zaman işe yaramıyor:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız için çok teşekkür edrim