29 Temmuz 2012 Pazar

ATATÜRK HAVALİMANI- AMSTERDAM

2 Temmuz 2012  saat sabahın 04:30 unda biz Atatürk Havalimanındayız. KML kontuarlarına  gittik ....Uzuuuun bir sıra. Check-in sırası. Evet online check-in yaptık ama bagajlarımızı bırakmamız gerekiyor. Öğrendik ki elektronik check-in sistemleri bozulmuş ve manuel check-in yapıyorlar. Uçağın 1 saat rötar yapacağı açıklandı. Tan'a "Oğlum sanırım Amsterdam da kalma dileğin gerçekleşecek" dedim. 1 saat rötarla Delta'nın Portland uçağını yaklammamız mümkün görünmüyordu.  Uzun bir bekleyişten sonra uçağa bindik.Manuel check in yapıldı ya uçak sanki otobüs :) "Herkes bulduğu yere otursun." dediler. Oturduk ama kısa süre sonra bir hanım geldi ısrarla "Burası benim yerim, kalkın" diye tutturdu. Başka boş 3 kişilik sıra olmadığını, çocuklarımdan ayrı oturamayacağımı anlatmaya çalıştım ama yok... kızım ya da oğlum benden ayrı otursun ama o yeter ki cam kenarındaki yerine otursun istiyor. Neyse yolcularla tartışmamak gerektiğini çook önce öğrenmiştim. Gidip hosteslere derdini anlatmasını bekledim, kalkmadım. Hosteslerden de benim verdiğim cevabı aldı ve başka bir yere oturdu. Bu tatsız başlangıca rağmen yolculuğumuz harika geçti. Ve beklediğim gibi inişten hemen önce Portland uçuşuna yetişemeyeceğimiz, iner inmez yer hizmetleri ile iletişim kurmamız gerektiği anons edildi. Bu durumda yapabileceğim en güzel şey indiğimizde çoook lazım olacağı için  "Thanks Got, I can speak English" diye düşünüp arkama yaslanmaktı , öyle yaptım.:)

Amsterdam Schiphol deyiz, saate baktım  ABD uçağının kalkış için daha vakti var. Information tablosuna baktım daha kapılar kapanmamış, hadi dedim çocuklara "koşun belki yakalarız:)" Koştuk, oğulcum çok merak ettiği Schiphol' ü film şeridi gibi görebildi ... ama kapıya geldik bize gülümsediler.. " Are you crayz, this is USA fligth" Yani "bu ABD uçuşu, güvenlik had safhada eğer size İst. Amsterdam uçağında ABD ye uçamayacağınız söylenmişse iş bitmiştir, buradasınız" demek istediler. Biz de yer hizmetlerinin yolunu tuttuk...

Uzun süre sıra bekledik.  Nehir ve ben sıra beklerken Tan Schiphol'ün altını üstüne getirdi. Küçük bir havalanı ama aklıma ablamın "Sen çocuklara fazla güveniyorsun, çocukları alır kaçarlar, gözden uzaklaşmasınlar dikkat et" dediği geliyor :), biraz uzun süre görünmeyince huzursuz oluyorum.   Sonra bizimle ilgilenen yer hizmeti görevlisi  2 çocukla olduğumu ve ertesi sabah uçağına kadar amsterdam da kalmak zırunda olduğumuz bize nefis bir otel ayarladığını söyledi. Ve biz  havaalanına 30 Km uzakta nefis bir parkın içinde Marriot Courtyard Otelinde konaklamak üzere yola çıktık.
Böyle üstünden zaman geçince kolayca yazıveriyorum ama aslında bizi otele götürecek serviz otobüsüne binene kadar yapılması gerekenleri düşününce bir kez daha İngilizce bildiğime şükrediyorum.

Kaldığımız otel güzeldi ama içinde bulunduğu parkı nasıl anlatmak lazım bilemiyorum. Kısaca Havaalanındaki yer görevlisinin" güzel bir otel" derken  ne demek istediğini ancak görünce anladık diyebilirim . Çok güzeldi. Çok geniş bir alana yayılmış içinde, birden çok restaurant, birden çok çocuk oyun alanı, geniş piknik alanları vardı, . Etrafta uzun, yeşil sık ağaçlar var ve binalar en fazla 3 katlı dolayısı ile otel ve restaurantı ancak  kapısına kadar gittiğinizde görebiliyorsunuz. Çocuklarla akşam üstü otelin arkasında parka doğru yürüyelim dedik, piknik alanına çıktığımızda yürümekle bitiremeyeceğimiz kadar büyük bir parkın içinde olduğumuz farkettik. Yurtdışında en çok  işte bu uçsuz bucaksız, ticari hiç bir şeyin girmediği parklara özeniyorum.  Orada bulunduğumuzda günlerden Pazar dı. İnsanlar çolukçocuk piknik yapıyorlardı. Çocuk oyun alanlarındaki ince düşünülmüş kaydıraklar , atlama tahtakarı denge aletlerinin dizaynlarına, eklerine  hayran kaldım. Maalesef çektiğimiz fotografları bulamıyoruz, muhtemelen  Ipod la oynarken silindi. Şöyle bir ayrıntıyı gözümüzde canlandırmaya çalışırsak

Mesela parkın içinde yapay olabileceğini düşündüğüm bir gölet var. Göletin hemen kıyısına tahtadan mangal gibi diyebileceğimiz bir alet yapmışlar. yerden 50-60 cm kadar yüksek 20 cm kadar geniş ve belki 70-90 cm uzunluğunda. Tabanı delikli. Çocuklar göletten kovaları ile su alıp bu alete döküyorlar, amaç göletin sularında sanki altın arıyormuş gibi bir şeyler aramak:) Gördüğüm kadarı ile oradaki çocuklar soğuğa rağmen bu işi yaparken çook eğleniyorlardı.

Mesela kum havuzuna monte edilmiş hepimizin bildiği kaydırak merdivelerine küçük huni gibi ayrıntılar koymuşlar. Çocuklar kumları oraya buraya , birbirlerinin gözüne:) savurmak yerine merdiveden çıkıp hunilerden boşaltıyorlar, kumun küçük kanallardan aşağıya ulaşmasını seyrediyorlar ve buna bayılıyorlardı.

Benim çocuklarımda bu güzel parkta oynamaktan çok keyif aldılar. Ama benim için en keyiflisi,  akşam duştann çıktıktan sonra çocuklarımın  benim için hazırladığı kahveyi yudumladığım andı:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız için çok teşekkür edrim